12.06.2009

Beyaz Masallar ve küsmeyen sardunyalar

Bu gece,

Masamın üzerinde duran dev kupayı deviriverdim. Neyse ki içinde su yokmuş. Olsaydı bilgisayarım, cep telefonlarım, ticket fişleri, kartvizitlerim batacaktı. Delirir miydim?

Büyük olasılıkla.


Oldukça,

Hafiye gibi Beyaz Masallarımı izleyen renklipamuklar durumdan memnuniyetsiz. Her fırsatta “İnci birdenbire aşık oldu Mehmet’e” diye söylenip duruyor.
“Aşık olmadı, etkilendi sadece” desem de ikna olmuyor.
Israr ediyor:
“İnci daha ketum olmalıydı.”
“Şekerim, ketum olup ne yapacak?” diyorum.
Bozuk plak gibi tekrarlıyor:
“Tasarladığım gibi bir kadın hiç değilmiş. Bir kadeh rakı içti, çözüldü. Ketum olacaktı, ketum!”
“Ketum olmaktan hangi kadın ne fayda görmüş şu dünyada?” diye soruyorum.
“Halimiz ortada!”

Renklipamuklar’ı ikna etmek mümkün değil.

İnci ketum olmalıymış!


Bu akşam,

Beşiktaş’a gittik. Çay içtik, yoldan geçenleri izledik. Kızların saçlarındaki tokalara baktık. Şekersiz çayıma limon attım. Renklipamuklar tek şekerli içiyor çayı. Sigara yaktı peş peşe. Bayağı oldu, bıraktım sigarayı…
“Mutsuz görünüyorsun” dedi.
“Bilmem, belki yorgunluktur” dedim.
“Mutsuzluk gibi” dedi.

Bilemedim.


Alıntı,

Geçenlerde renklipamuklar kitap hediye almıştı bana. “Mutlu ol diye…” demişti hediyeyi verirken. Dün gece ikiye kadar kitap okudum yatağımda.

“Oysa kız çocuğunu Büyükada’daki köşkte adım adım izliyorum. Resmin yeni kelebeğini, yeni tırtılını büyülenmişçesine gözetliyor. Kelebek kanadındaki renklere… yağlıboya renklerin kelebek kanadına dönüşüvermesine şaşıyor, içinden, sessizce, bir mucize. Resimlerin sonradan kelebeklerini, tırtıllarını, yaşadıkça unutmayacak. İskelede, sevdiği adamı yitirmişken, kelebeklerden, tırtıllardan yardımlar, imdada yetişmeler umacak. Sanat eserinin bitmemişliğini…” derken kitabın 56’ncı sayfası*.

Hep yarım kalmışlıklara…


Genelde,

Yarım kalmışlıklarım daha çok sonbaharda gelir aklıma. Okuduğum kitaptan ya da göz açıp kapayıncaya kadar geçen haftalardan olmalı aklımdan hiç çıkmaması. Mevsim haziranken... İçinde haziran olan ne çok şiir yazılmış.

Penceremin önündeki sardunya koyu pembe çiçek açmış. Önceki yıllar kıştan korurdum sardunyalarımı. Bu kış kendi hallerine bıraktımdı. Demek bana küsmemişler.

Ben olsam küserdim.


* Selim İleri
“Fotoğrafı Sana Gönderiyorum”

11 yorum:

Kedi Narnia dedi ki...

bu banner bu bloğa daha çok yakışmış sanki :) banada beni yansıtan bir banner hediye edermisin ıhlamurum? renkli pamuklara söyle kadının ketumsuzluğuna hiç ama hiç eleştiride bulunmasın. pervasız ve sarhoşken duygularını kasmadan gevşeten kadın örneklerine çokça ihtiyacım var çünkü :) birde şu yorum ayarlarını değiştirsene be ıhlamur. kaç kez yanılgıya düşüp yorumlarımı yayınlayamadan sildim böyle... sinir bozucu oluyor o zaman...

atesinsesi dedi ki...

kar tanelerinden lilyum çiçeklerine bir masaldır beyaz
ayın halesine saklı o gizli yüz ve de
beyazı okumayı seviyorum bende, kaç zamandan beri hep aklımın bir köşesinde

sevgilerimle

geveze baykuş dedi ki...

daha iyi olacağımı bilmek, bugün iyi olmamamın verdiği sıkıntıyı hafifletiyor...

SeV@L dedi ki...

Devrilen fincan, yıkılan sinirler olacaktı içi dolu olsaydı.

İnci konusunda Renklipamuklar'a katılmadan edemeyeceğim. Hoş senin dediğin gibi ketum olmakta bir fayda görmedik ya neyse...


ve mutsuzluk gibi...
Birisiyle çok iyi arkadaş olmanın, yüzünün her halini bilmesi, yüzün belli etmese de gözlerinin içinin ne anlattığını anlaması, senin bile kendine itiraf edemediklerini görmesi gibi kötü bir yanı var.

Sardunyalara gelince bazen kendi haline bırakmak lazım herşeyi. Hem onlar bizden daha dayanıklıklar kara kışlara...

Sevgiler...
:)

Seval dedi ki...

Devrilen fincan, yıkılan sinirler olacaktı içi dolu olsaydı.

İnci konusunda Renklipamuklar'a katılmadan edemeyeceğim. Hoş senin dediğin gibi ketum olmakta bir fayda görmedik ya neyse...


ve mutsuzluk gibi...
Birisiyle çok iyi arkadaş olmanın, yüzünün her halini bilmesi, yüzün belli etmese de gözlerinin içinin ne anlattığını anlaması, senin bile kendine itiraf edemediklerini görmesi gibi kötü bir yanı var.

Sardunyalara gelince bazen kendi haline bırakmak lazım herşeyi. Hem onlar bizden daha dayanıklıklar kara kışlara...

Sevgiler...
:)

İkinci kez gönderiyor olabilrim ama emin olamadım gittiğinden. Eşşeğimi sağlam kazığa bağlayım ben. :D

Adsız dedi ki...

Merhaba,
tükürdüğünü yalamak bu olsa gerek.
Evet, bunu yaptım. Geceleri yazmak güzeldi ama. Baskıdan çıkmış bir kitabın kokusunu hissetmek ve o mürekkebin alışkanlık yapan tadını hissetmek kadar güzel bir şey olamaz. Taze haberlere, taze yorumlar...

wonderwall

Adsız dedi ki...

İnci, en doğrusunu yaptı. Mehmet çok ketumdu. İnci'nin duygularını Mehmet anlayabildi mi? Mehmet sadece olmadık zamanlarda ortaya çıktı. İnci'yi kendisiyle başbaşa bile bırakamadı. Kafasını meşgul etti. İnci olması gerekeni yaptı. Mehmet, bir çuval inciri berbat etti.

wonderwall

çello çalan kedi dedi ki...

bir kedi olarak tuvaline bakmaya geldim. renk de katabilirsem ne mutlu. bana bıraktığım mesaja bayıldım. görüşmek üzere...

Seval dedi ki...

Blogspota geçmeyi düşünmemiştim. Zaten var olan bloga kırk yılda bir yazıyorum o da maksat muhabbet olsun diye. Aslında hiçbirşey yazmadan sadece yorumcu olarak devam ettirebilirim hayatımı. Bu sıralar onu düşünüyorum. :)

cambazdusuren dedi ki...

İnci'yle Mehmet'i bilmiyorum ama ketum olmanın iyi olmadığını çok da iyi anladığım bir dönemde, İnci iyi yapmış da çözülmüş diyorum.

Bloga bıraktığın mesaj için çok sağol. Ben de burdan Beyaz Ruval'i takipteyim.

Sinan dedi ki...

Benim en sevdiğim yazılardan birisi bu; kendi hikayesiyle doğup gelişen, zorlamasız ve samimi. Duygular, kelimelerin, cümlelerin arasından hafif bir tütsü kokusu gibi sızarak ortaya çıkıyor, öylesine anlatılmamış ve "kafamıza kafamıza vurulmamış" bir halleri var. Bu tarz hoşuma gidiyor.