6.05.2010

Gül ağaçları bekledi, yoktum

Kendime dair bir şeyler yazmak istedim, alelacele. Bağıra bağıra anlatmak istedim. Şayet yazmazsam ne olduğunu bilmediğim fakat benim için önemli bir şeyleri yitirecekmişim korkusuna kapıldım. Anlamsız korkularım vardır zaten, ezelden beri.

Anlamsız korkularımdan biri dün gece geldi ve benimle birlikte yatağıma uzandı. Bizim meslekte bazı efsaneler konuşulur durur: “Hani Meko var ya… İşte, Meko’nun bir arkadaşı vardı. Bilgisayarın başında küt diye…” sözleriyle devam eden efsanelerdir bunlar. Sonu iyi bitmez.

Gece o efsane isimlerden biri olacağımı sandım. Tarif edilmesi güç bir yoğunluk hatta çılgınlık içinde geçti tüm gün. Aslında uzun zamandır böyle… Akşam bir şeyler yerken Canım Ailem’i izlerim diye düşündüm. Seviyorum onların deli dolu, hesapsız yaşantılarını… Meliha gibi sevmek, Feride gibi gülmek istiyorum izlerken.

Canım Ailem’i köşesinden bucağından izlerken Holly aradı. Canı sıkkın. “Çalıştığım derginin satılma ihtimali varmış biliyor musun?” dedi. Yerlerde sürünüyor. “Şaşırmadım” dedim. Artık bu sektörde yaşanan hiçbir şey beni şaşırtmıyor.

Holly ile yaptığımız konuşma tüm enerjimi çekti aldı. Bu tür haberlere alışmış görünsem de moralim bozuldu. Masanın üzerinde bekleyen sayfaları aldım, 5-10 derken… Korkunç bir baş dönmesi. Değil sayfalara bakmak, tutunarak yatağımın yolunu bulmam bile zor oldu. Gözlerimi kapadığımda ise o korkunç baş dönmesi ile birlikte mide bulantısı başladı. Bir uğultu belli belirsiz. Uğursuz senaryolar peş peşe aklımdan geçti. İçim sıkıldı, korktum. Panikledim belki de...

O dakika ne iş umurumdaydı ne de ileteceklerimi bekleyen arkadaşım… Dünya yansa içinde yorganım yoktu nasılsa.
Dün dileklerin kırmızı kurdele olup gül ağacına bağlandığı gündü. Renklipamuklar Ahırkapı Şenlikleri’ne gitti. Çok ısrar etti, gideyim diye. “Gelemem ki…” dedim. “Mümkün değil”. Aradı beni, cıvıl cıvıl kalabalığın içinden. Orada olmak, içmek, eğlenmek isterdim. Dilek tutmak isterdim. Dileğimi cebime koyup kırmızı kırmızı açan gül ağacının toprağına karmak isterdim. Akçaorman’a katmak isterdim umutlarımı…

“Aşk dile benim için” yazdım renklipamuklar’ın telefonuna. “Karşılıklı ve sonsuz…”
Dilemiş. Fakat bir fişin arkasına yazabilmiş dileğimi.
“Eyvah!” dedim sabahında. “O ilişkiden hayır bekle artık…”

Hiç yorum yok: