10.05.2010

Yine güzeliz, yine çiçek

“Beyaz gül hemen hemen dünyanın her yerinde masumiyetin simgesiyken kırmızı gül tutkulu aşkı anlatır. Eski Yunan’da, aşk tanrıçası Afrodit’in bir beyaz gülü koparmaya çalışırken eline gül dikeni battığına ve tanrıçanın elinden akan kanla beyaz güllerin kırmızıya boyandığına inanılır. Belki de kırmızı gülün tutku dolu aşka bu kadar yakın olmasında aşk tanrıçasının dokunuşları vardır. Bir demet kırmızı gül dünyanın her yerinde “Seni seviyorum” anlamına gelir.
Bu cümleleri kurmuşum. Yıllar önce yayımladığımız bir dergide… Kapağı ışıltılar içindeki dergi tesadüfen gözüme çarptı. “Neler yapmışım?” diye hatırlamak istedim ve sayfalarını çevirdim. Okuduğum satırların bana ait olduğuna inanamadım.

Bugün yazamam bunları.

Bu cümlelerden yıllar öncesinde ise “Yalnızlık Allah’a sensizlik bana mahsus” yazabilmiştim sevgilime. Bana ait bir söz değildi. Bir şarkıda geçiyordu ve hissettiklerimi dolambaçsız anlatıyordu. Bu kadar açık seçik olabilmiştim ona karşı.

Bugün asla yapmam bunu.

Yeni fark ettim ki yıllar en çok kurduğum cümlelere set çekmiş. Eski açıklığımdan, duyarlılığımdan eser kalmamış. Artık konuşamıyorum. Konuşsam, konuştuklarım düşlerime uzak düşüyor.
Hafta sonunu renklipamuklar ile birlikte Nişantaşı’ndaki butiklerde ve kafelerde geçirdik. Gezmek, zamanı umursamadan sohbet etmek, alışveriş yapmak güzel şeymiş. Yoldan geçen kadınlara baktık, saç modellerini, ayakkabı-çanta seçimlerini çekiştirdik. Çok özlemişim böyle bir günü…

Fakat değişmez bir kural olarak her yerde çetrefil ilişkileri üstümüze üstümüze çeker, tatsız tuzsuz tartışmaların canından bezmiş şahitleri oluruz. O gün tanık olduklarımız karşısında ise “Çekiyoruz” dedi, renklipamuklar. “Bizde bir şey var, gelip buluyor!”

Cadde üzerinde, birbirinden leziz kurabiyelerin, keklerin vitrini süslediği kafede aldıklarımızdan ve almayı planladıklarımızdan konuşurken süs püs içinde şıkır şıkır bir kadın yanımızdaki masaya oturdu. Gösteri oldukça iri yapılı bir erkeğin ona katılması ile başladı. Yarı Türkçe yarı başka dilde başlayan konuşma oldukça şiddetli bir tartışmaya dönüştü. Kadın “Hayatımı mahvettin. Bitirdin beni!” diye avaz avaz bağırdıkça, erkek her an yüzüne okkalı bir tokat indirecekmiş gibi hiddetlendi. Kadın kaynar çayı erkeğin suratına boca etti edecek, erkek kadını yere çarptı çarpacak diye beklerken tüm huzurumuz kaçtı.

Renklipamuklar, “Kadını defalarca aldatmış ve hâlâ aldatıyor” diye bir hükümde bulundu. Ben ise “Bence ortak bir işe girişmişler ve kadın külliyen zarar etmiş. Sonuç, maddi manevi çöküş…” diye tanımladım. Tartışmaları sürerken caddeden geçen yaklaşık 1.80 boyunda ve olasılıkla Rusça konuşan sarışın kadın soğuk duş etkisi yarattı. İri yarı erkek fırtınalı dünyasından koptu ve caddede süzülen diğer kadını izlemeye koyuldu.

“Bakakalırım giden geminin ardından” dedim renklipamuklar’a. O güzel ve anlamlı şiire yaptığım haksızlığı bile bile. Topladık pılı pırtımızı, kalktık masadan. Lorlu kurabiyeyi bitirmemiştim daha. Tabakta yarım kaldı.
“Nefret ettim” dedi renklipamuklar.
“Ben de” dedim.
Biraz daha gezdik tozduk. Renklipamuklar yüzde 50 indirimdeki kemerin kasada yüzde 20 daha indirimden geçtiğini görünce çok mutlu oldu.
Gece televizyonda Titanik vardı. Kim bilir kaçıncı kez izledim. Kim bilir kaçıncı kez üzüldüm, Titanik ile birlikte okyanusun derinliklerini boylayan hayatlara…

Bugün stres yüklü, zor bir toplantıyı daha atlattım. İki saat sürdü. Neyse ki göz kamaştıran ışıklar altında, sevimsiz bir yuvarlak masanın etrafında değildi. Daha doğaldı ve masa dikdörtgendi. Mutsuz ediyor beni yuvarlak masalı toplantılar… Hiç kaçamıyorsun o masalarda. Bir saniye olsun saklanamıyorsun.

Uzun zaman sonra bu gece doyasıya yazdım. İmlasına, noktasına, virgülüne bakmadan sadece kendim için bir şeyler karaladım buraya... Karalamaktan çok zırvaladım demek daha yakışacak esasında.

Kesinlikle bu sıra zırvalamak istiyorum. Bir rakı kadehi var sayıp, monitörün üzerinden kömür kömür bakan Ponçik’imin şerefine kaldırıyorum çay bardağımı.
“Yine mi güzeliz” diye soruyorum Ponçik’e. “Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?”*

“Yine güzeliz, yine çiçek” dermişçesine bakıyor Ponçik.

* Yine mi güzeliz yine mi çiçek, Meral Okay

Hiç yorum yok: