19.05.2010

Kısa kısa

Dergilerde hem okumayı hem de hazırlamayı sevdiğim sayfalardandır, kısa kısa'lar. Bir solukta bitirdiğin iki cümle kolayca hatırında kalır. Yazarken de onlarca fazla kelimeyi atarsın, sana kalan yeter anlatmak istediğine…

Aslında aradığım aşkın da özeti gibi, dergilerin kısa kısa'ları. Bir solukta, hatırda kalan, fazlalardan arınmış.

“Bir sabahçı kahvesinde gördüm onu” dedi renklipamuklar. “Dört buçuk gibi kalktılar”.
Sessizlik bir süre...
“İlgi gösteren kızdı ama. O öyle duruyordu.”
“O öyle durur zaten. Dünya ve kadınlar etrafında dönsün ister” demek kaldı bana.
“Umurumda bile değil bu saatten sonra…” dedim, konu çoktan kapandı sanmışken renklipamuklar.

Sözleri sessizlikle ötelemeye çalışsan da üzerini örtemezsin. O sözlerin yolu aşktan geçmişse şayet...

Havanın parçalı bulutlu hâli, maden ocağında hâlâ kurtarılmayı bekleyenler yetiyor mutsuzluğa. Büyükşehirdeki küçük aşk hileleri rezil oluyor, başka acıların karşısında. Rahatsız oluyorum aynaya baktığımda okuduğum kaygılarımdan.

İşlerim boyumu aştığında döküntüler olur yüzümde. Kozmetikler PH dengesini mi bozuyor cildimin? Artık her ne oluyorsa… Acıyor yüzüm. Gözlerimin altı çökmüş, öyle dedi bir zaman sonra görüştüğümüz arkadaşım. Yıllardır aynı nemlendiriciyi kullanıyorum. O zarar veriyor olamaz yüzüme… Kabuk kabuk, leke leke oldu. İyileşmiyor.

Düzelemeden daha. Nisan bitsin derken… Mayısta soluklanacağım derken… Takvim şimdi haziranın ortalarını gösteriyor.

Aynı cümlelerle, “Bir gayret! Sonrasında Ege...” Bir teselli ile, “Hem havalar da ısınmış olur iyice…”

Hiç yorum yok: