9.10.2010

Bulutların üzerinde yürür gibi

Yarın sabah erken uyanmalıyım. Kapalı ve soğuk havaya, yarının cumartesi olmasına rağmen erkenden uyanmalıyım. Dün bir adresten diğerine koşturarak elimdeki tüm söyleşileri tamamladım. Üstelik son dakikada çıkan bir işti ve randevu filan almadan çat kapı gittim tümüne. Zarif insanlar nihayetinde… Reddetmediler.

Fotoğrafları çeken K. incecik giyinmişti. İstiklal Caddesi’nden Tarlabaşı’na, Tarlabaşı’ndan Tünel’e geçinceye kadar sırılsıklam oldu. Aslında çok da üşüdü, bozuntuya vermedi. Anlamıyorum şu erkekleri… Davranışlarından bir tekini bile anlamlandıramıyorum. Bu havada incecik gömlek ile sokağa çıkılır mı hiç? Tek eksiği şemsiyeymiş gibi “Şemsiye de almadım, makine ıslanacak” diye hayıflandı durdu.


Kendimi sandalyeme zımbaladım ve ses dosyalarının hepsini çözdüm. Bugün ise üç metni tamamladım. Hedefim dörttü, olmadı yetiştiremedim. Bir ara renklipamuklar ile konuştuk telefonda. Bir elimde telefon diğerinde hazır kek, “Yine hazır kekin kenarı çıktı. Kekin kenarını sevmiyorum ama hiç şaşmadan her defasında şu paketlerin içinden kenar çıkıyor” diye şikâyetçi oldum. “Ne diyorsun sen ya?” dedi renklipamuklar. “Ne keki, ne kenarı?” Anlatmaya çalıştım; dinlemeye çalıştı.

Holly aradı sonra. “Sana bir müjdem var” dedi, sesi pır pır. Yeni bir program çıkıyormuş, ses dosyasını yüklediğinde çözüp sana metin olarak geri veriyormuş. “Yok artık!” dedim. “Öyleymiş, çok yakında deşifreler ömrümüzü yemeyecek!” diye coştu. Yazı işleri müdürü söylemiş, teknoloji sınır tanımıyormuş vesaire. “Risk alamam” diye itiraz ettim. “Spesifik konular bunlar. Abuk sabuk çevirirse rezil olur gideriz”. Riskli olduğunu kabullendi sonunda.

Galiba aksi bir günümdeydim. Yağmurdan olabilir. Sevmiyorum kapalı ve çamur içindeki havaları…


Çok uzun zaman sonra kısacık bir etek aldım. İşin aslı onun için aldım, yakında görüşeceğiz ve o gün sadece onun için giyineceğim. Aynanın karşısında döndüm, eteklerim uçuştu. “Çocukluğundan beri kısa etekler giydiğinde aynanın karşısında döner, dans edersin” dedi annem. “Çünkü içimde yaşayan bir balerin var” dedim ben de. “Hep balerin olmayı istedim, biliyorsun”.

Üzeri inciler ile süslü, pembe bir bale elbisem vardı. Pembe-beyaz çiçeklerden tacımı takar, bembeyaz pisipisilerimi giyer bale yapardım; bulutların üzerinde yürür gibi... “Ihlamur mutlaka bale yapmalı” dermiş bale öğretmenim. Esin Hanım...

Bale yapmadım, büyüdükten sonra. Büyüdükten sonra, bulutların üzerinde yürür gibi yaşamadım ya da.

Hiç yorum yok: