3.06.2009

Bir zeytin tanesi dalından düşerken...

“Güzel günler göreceğiz, güneşli günler” demişti ya şair. Ege’de yaşayacağımız güneşli günlere ve Masal Sevgili’ye yazıldı bu masal.

Kurumuş gülü okumadığım kitaplarımdan birinin arasına sakladım. Okumadığım bir kitabın…

Olur ya yine Mehmet ile karşılaşırız.
Olur ya kitabımı okuyorken.
Arasından düşüverir kurumuş gül.

Tek kapılı eski gardıroba eşyalarımı yerleştirdim. Uzun sürmedi. Boş odada bavuluma yer aradım, bulamadım. Ahşap masanın altına gizledim. Yatağa uzandım, kitabımdan birkaç sayfa okudum. Beyaz badanalı aydınlık duvarlarda gezdirdim gözlerimi. Neden sonra aynaya bakmak geldi aklıma… Burnumun üstü güneşten kızarmış, yanaklarım pembeleşmişti. Bir haftaya kalmaz buğdaya dönerdi tenim. Sararırdı saçlarımın uçları…

Bir ayçiçeğine benzetirim kendimi böyle olduğumda.


Küçücük banyoda ne küvet vardı, ne kabin. Su önce soğuk aktı, ardından ısınıverdi. Ege’de musluklardan akan su kireçlidir. Kendine özgü tadında tuz, kokusunda toprak vardır. İlk birkaç gün sertleştirir saçlarımı, kazık gibi yapar. Alışınca ipek gibi olur.

Beyaz sabun kokulu çarşaflara uzandım. Ürperdim, pembe pikeyi üzerime çektim. Uyumuşum.

Kapının çalması ile uyandım. İhsan Amca gelmiş, yanında tombul, güleç yaşlıca bir kadın.
“Hatice Teyzen yemek getiriverdi” dedi.
Yanakları al al, gözleri pırıl pırıl Hatice Teyze “Tarhanayı, zeytini elceğizlerimle yapıverdiydim kızım” diyerek kınalı elleri ile koluma dokundu. “Pek zayıfmışsın sen. Buranın havası hastalara bile iyi gelir. Birkaç güne kalmaz toparlayıverirsin” dedi.
Gülümsedim.
“Çok teşekkür ederim, zahmet ettiniz. Dışarıda yerdim bir şeyler.”
Hatice Teyze gümbürdedi:
“Olur mu hiç? Mehmet’in emanetiymişsin ya bize.”

Gülümsemem yüzümde dondu, kaldı.

Beni hiç tanımayan Mehmet tarafından yüzümü ilk kez gören bu insanlara emanet edilmiştim. Tepsiyi aldım. İçimden Hatice Teyze’nin al yanaklarını, İhsan Amca’nın ellerini öpmek geçti. Mehmet’i bulup boynuna sarılmak geçti. Ama ben... Pek belli etmem hissettiklerimi.
“Bir ihtiyacın olursa üst kata sesleniverirsin kızım” dedi İhsan Amca.
Gittiler.

Köy ekmeği, tarhana çorbası, zeytinyağında yüzen yeşil zeytin, körpecik börülce nefisti. Kırıntı kalmayıncaya kadar hepsini yedim. Kısacık, sarı elbisemi giydim. Saçlarımı küçük bir topuz yaptım. Kumsalda yürüdüm, ahşap iskelede oturdum, ayaklarımı denize soktum. Her şey güzel ve dingin.

Turuncuya boyanan gökyüzünün rengi kırmızıya yaklaştı. Maviye karıştı. Gün battı, hava serinledi. Kalın bir şeyler giyip köye doğru yürüdüm. Çay bahçesinin önünden geçtim. Oturduğumuz masada iki erkek konuşmakta... Gözlerim karşı kıyıya takıldı.

Köyde, renkli ampuller ile aydınlatılmış küçük bir balık lokantası vardı. Yemek yiyenlerin çoğu erkekti. En tenhadaki masaya geçtim. Orta yaşlı sarışın bir adam yaklaştı:
“Hoş geldiniz” dedi. “Size ne ikram edelim?”
“Taze balık”
dedim. “En tazesinden…”
“Hepsi taze. Deniz şurası”
derken gülümsedi.
Öyle ya Ege’deydim. Ve dalgalar neredeyse küçük seti aşıp pabuçlarıma varacaktı.
“İyi kızarmış sardalya istiyorum o zaman. Yanında bira lütfen.”

Balık çıtır çıtırdı.
Denize vuran ışıklar dalga dalga.
Dalgalar uzak uzak.
Esen ılık rüzgâr dağlarda açan kekiklerin kokusunu kıyıya taşıdı.
Bir zeytin tanesi dalından koptu, gün boyu ısınmış toprağa düştü.


“Sardalyanın yanında rakı daha iyi gider” diyen biri...
Bulutlu bakışlarıyla... Mehmet karşımda.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Ege'yi bilmiyorsun....

geveze baykuş dedi ki...

köy ekmeği ve zeytinyağının içinde yüzen yeşil zeytin... damağımda duydum kokusunu... tam 1 ay sonra geceyarısı egeye inecek uçağım, seni okudukça sabırsızlanıyorum...

BEYAZ TUVAL dedi ki...

Adsız'a:

Ege'yi gayet iyi biliyorum!Renklipamuklar başta olmak üzere tüm yakın arkadaşlarım Egeli! Uzun yıllar yaz tatilleri boyunca Ege'de yaşadım ben.

geveze baykuş dedi ki...

puntoları büyüttüm :)

eşim 2 ay sonra askere gidecek, asıl tatil o zaman başlayacak benim için. bunu düşündüğüm ve söylediğim için vicdan azabı çekmeli miyim bilmiyorum ama biraz yalnızlığa ihtiyacım var. yokluğu iyi gelecek bana...

Adsız dedi ki...

pamuğu bilmem ama,
kışın ovadan gelen soğuğu yiyeceksin. Yağmurun ovalara dağlara olan rahmetini göreceksin.Yazın gidip kalmakla Egeli olunmaz. Anlattığın yerler bile hayalimde canlanamıyor. Güney olmadığı kesin. Olsa olsa Edremit taraflarında bir yer. Hayal bile kurmama yardımcı olamıyorsun.Daha çok okuman lazım Ege ve Egeli hakkında...

BEYAZ TUVAL dedi ki...

Adsız'a:

Ne yazık ki, yorumlarında ismini yazma cesaretini gösteremeyen, kendi görüşüne sahip çıkamayanların bile düşüncelerini önemserim.

Haklı olabilirsin.

Yıllarca Ege'de yaşadım ama hiç zeytine gitmedim. Gidenleri izledim. Dağlardan ot toplamadım. Toplayanları izledim. Anlatmak istediğin bu ve benzeri olmalı.

Kışın ovadan olmasa da dağlardan gelen soğuğu hissettim ve hayatımda ilk kez Ege'deyken bir odun sobasına odun attım.

Eksikleriyle olsa da bir dolu şey var aklımda Ege ile ilgili...

Hayal gücünü öldürüyorsam, okuma benim hayallerimdeki Ege'yi. Tek önerim bu olabilir sana.

SeV@L dedi ki...

Sen şimdi böyle parça parça yazıyorsun ya... Bu parçaların arasındaki süre biraz uzayınca, heyecanla izlediğin bir diziye, en heyecanlı yerinde reklam girmiş, o reklam uzamışta uzamış gibi oluyor.

Meraklanıyor insan.

İnci'nin Mehmet'e cevabı ne olacak? Beraber oturacaklar mı? Yoksa ikisinden birinin aksiliği yüzünden ayrı ayrı mı geçecek akşamları?

Ne olacak?

Sevgiler. :)

ayşenur dedi ki...

her zamanki gibi harika bir masal...içinde kayboluveriyorum okudukça.ben daha ege li olalı bir seneyi bile bulmadı ama sanki yıllardır buradayım,buralıyım...ege de aşk başka bir konu zaten...
kim ne derse desin çok güzel yazıyorsun.iyiki yazıyorsun.
şu adsız sansız yorumlayanlara ne oluyorda böylesine hoş bir anlatımda egeyi hala bulamıyorlar şaşıyorum.
emeğine sağlık...

Adsız dedi ki...

o adsız esasında iyi niyetliydi. Ege'ye sevdalıydı.Belki kelimeleri sertti ama böyle güzel bir masalın kusursuz olmasını istedi. Belki çok şey istedi masalcıdan, ama onun kusuruna bakma lütfen. Onun adına özür dilerim.

wonderwall