1.06.2010

O patika hani, nerede?


Kertenkele gibi yaşıyorum. Bir tehlike, bir tehdit olanca şiddeti ile üzerime çullandığında, kertenkelenin kuyruğunu bırakıp canını kurtarması gibi. Bir parçamı yara aldığım yerde bırakıp...

Artık bıraktığım her neyse… Örselenmiş bir aşk, yitirilmiş inanç, yerle bir olmuş güven, boşa sarf edilmiş emekler, parçaları bir araya gelmesi imkânsız kırıklıklar; hayal kırıklıkları... Bugünüme tepeden bakan pişmanlıklarım kimi zaman; en ağır geleni. Aşklarım, inancım, güvenim, emeklerim, hayal kırıklıklarım bıraktığım yerde kıvranırken hayat kaldığı yerden devam etmekte...

Yara almış hâlimle yaşamayı sürdürüyorum.

Paramparça bir gecenin ardından doğan gün tüm sıcaklığı ile kırılıp saçılan, sökülüp acıtan ne varsa sarıp sarmalarken,
“Günaydın!”

Yüksek duvarlar ile çevrili akçaormanım. Sahipsiz öykülerin, kuralsız dizelerin ortancaların dibinde, güllerin yapraklarında gizlendiği saklı bahçe. Ihlamur ağacı altın rengi çiçeklerini güneşe dönememiş henüz.

Hayat yeterince zorluyorken dik yokuşlardan, dolambaçlı yollardan yılmışken unutulmuş bir patikaya sapıp kurtulabilir miyim? Olur mu?..

Hiç yorum yok: