12.06.2010

Şayet bir gün…

Sözcükler çarpışırken içimde, o çarpışmayı tüm şiddeti ile hissederken. Sana yazamıyorum. Çokça karşılaştığım bir şey bu. Sözcüklerin çarpışmasından bahsetmiyorum; imlecin kendi kendine yanıp sönmesinden bahsediyorum. Bazen dakikalar boyu seyrettiğim olur. Nereden başlayacağımı, neler anlatacağımı, nasıl bitireceğimi bilemediğim zorlu yazılarda gelir başıma. Sonra… Üstü buz tutmuş o sözcük bir anda çözülür ve arkası gelir nereden başlayacağımın, neler anlatacağımın, nasıl bitireceğimin.

Fakat bu akşam sözcüklerin üzerindeki buz çözülemez; seni anlatacaklar diye.

Aslında hiç kimseye ve hiçbir şeye olduğundan büyük değerler yüklememek gerektiğini bilirim ben de. Herkes gibi. Fakat gece yarısı tesadüfen karşılaşılan bir şiir… Bazen bir şiirdeki birkaç kelimenin yürekten dizilişi… Bildiğin, inandığın, öğrendiğin ne varsa alt üst edebilir. O şiirdeki adamla karşında duranı, o şiirdeki kadınla durduğun yeri…

Sıcaklığının ardında alabildiğine acımasızsın. İstersen bir kelebeğin kanat kıpırtılarını duyabilirsin, istemezsen yanıbaşındayken sesimi duymazsın. İstersen en uzak yıldıza dokunabilir, ışığını yüzüme sürebilirsin; istemezsen ellerim asırlarca uzak düşer sana, tutmazsın. İstersen okyanuslardaki kum zerreciklerinin renklerini görebilirsin, istemezsen gözlerimin kahveliğini bile görmezden gelirsin.

Acımasızlığının ardında alabildiğine sıcaksın.

Şayet bir gün gideceksen, hiç uğrama hayatıma…

Hiç yorum yok: