2.08.2010

Bir yanımda bulutlu sabah

Bugünkü gibi kirli görünen, bulutlu sabahlarda mutsuz uyanıyorum; elimde değil. Bir yanda tahammül edilmesi güç bir sıcak ve rutubet, diğer yanda bulutlu mu bulutlu bir gökyüzü… Temmuzda olduğumuza inanmak mümkün değil.

Temmuzda deyince aklıma Fatih Akın’ın aynı isimli filmi geldi. Yeni bir film çekse de izlesek… Bayılıyorum tarzına.

Tanıştığımız gece laf arasında “Fatih Akın’ı çok beğeniyorum” demiştim. “Aynı filmlerindeki gibi bir adam” demişti. “Filmlerindeki tüm karakterler kendi hayatlarında da aynılar”.
Sormuştum: “Tanıyor musun?”
“Berlin’de sabaha karşı bir işkembecide
görebilirsin onu. Masasına oturursun ve sohbet edersin. Konuşmuştuk biz de”.
“Öyleyse bir dahaki sefere ona söylersin. İstanbul’da bir kız var ve filmlerini çok beğeniyor”.
Gülümsemişti, “Olur, söylerim”.

Genellikle bir erkeğin yanında bir başka erkeği methedecek olsan –ki bu herkesçe tanınan, yan yana gelemeyeceğin, dünyanın bir ucundaki çok ünlü biri bile olabilir- tavır yapar, huysuzlaşır. Ya da o erkeği kötülemeye başlar: “Aslında o kadar da yakışıklı bir adam değil. Ona mı iyi oyuncu diyorsun? O yazarsa benim de Nobel Ödülüm var” gibi saçma sapan sözler sıralayabilir.

Farklı davranmıştı ve o dakika etkilenmiştim.

Bulutlu gökyüzünden Fatih Akın’a, Fatih Akın’dan ona nasıl geldim bilmem. İşte bu kasvetli havalar beni benden alıyor, ne yaptığını bilmez hâle getiriyor.

Bu hafta çok yoğun geçecek. İşler bir anda yığılıyor ve masamın üzerinde tümülüsler oluşturuyor. Alttan girip üstten çıkıp hepsini yoluna koymak zorundayım.

İşte-evde bir dolu sorumluluk beni bekliyor. Aslında hiçbirini üstlenesim yok. Biliyorum, güneşli, ışıl ışıl bir hava olsaydı böyle olmazdım. Bunları yazmak yerine çoktan işime koyulur ve daha güzel günlerin hayali için çalışırdım.

Hiç yorum yok: