23.07.2010

Dejavu ya da sararmış bir tutam aşk

Sabah, “Bugün sıcaklık 40 derece olacakmış” dedi renklipamuklar. Üzerimde yeni lacivert elbisem, topuklu beyaz ayakkabılarım.
“Elbisenin boyu çok uzun değil mi?” diye sordu çıkmadan önce.
“Evet, bana da uzun geldi ama terziye uğramaya zamanım olmadı. Giymesem mi acaba?”
“Giy, o kadar kötü değil. Senin için uzun sadece”.
Renklipamuklar’ın üzerinde de tril tril bir elbise… Birlikte beğenmiştik.

Aynanın karşısından ayrılmadan önce görüntüme son kez baktım. Ve yıllar öncesine gittim ansızın. Hayatımdaki pek çok şeyin yeri, biçimi değişti evet. Fakat kimi zaman isteyerek uzaklaştığı noktalara, bilmeden sürükleniveriyor insan.

Kısacık lacivert bir elbisem vardı, dar sayılabilir. Oturduğumda, yürüdüğümde boyu dizlerimin epey üzerine çıkardı. Çok hoşlanmazdı o elbiseden. Suratını asar, aksileşir “Bu kadar kısa giymesen…” gibi sözleri geveler dururdu. Umursamazdım. Yüksek topuklu ayakkabılar giyerdim kısa elbiselerimle birlikte. Ona yetişebilmek için en yüksek olanlar… Yine de yetişemezdim.

Üzerinden yıllar geçti, nice köprülerin altından çok sular aktı. Fakat bir sabah ansızın karşıma çıkan görüntü, kartlar değişse de oyunun hemen aynı kurallarla döndüğünü yüzüme çarpar gibiydi. Boyu uzamış, daha az dar bir elbise. Daha alçak topuklularla, yıllar öncesine benzer.

Bir daha, bir erkeğe yetişmek için yüksek topuklular giymem asla. Ayak bileklerimin koparcasına ağrımasına katlanmam, gerek yok.

Masallar aşklara benzer, hep solar
Öyle sıcak ki bu havada masal yazılmıyor. Beyaz Masallar yine yarım kaldı. Yağmur kadın temmuz sıcakları ile buhar olup uçtu, N. zaten yoktu. Bilgisayarımın karşısında pinekleyip duruyorum. Neyse ki bu hafta işler hiç yoğun değil. Dergi matbaadan geldi, masamın üzerinde. Öyle huzurlu bir şey ki bu… Her yan rehavet içinde.

Bu akşam bir şeyler yaparız belki… Emirgân ya da Kuruçeşme, dingin. Taksim daha mı iyi yoksa, düşünmek için hiç ara vermeden.

Hiç yorum yok: