25.12.2009

Bir roman ve talihsizliklerimden biri daha

Gün boyu gözlerim dolu dolu gezdim. Zamanım yoktu, olsaydı her şeyi bir yana koyup ağlamak isterdim.

Talihsizlik bu. Düpedüz talihsizlik! Üç kez okuduğum, defalarca gözden geçirdiğim sayfaların birinde önceki sayıya ait bir pasaj kalmış. Böyle bir hata yapılmamalı, yapıldıysa eğer görülmeli ve düzeltilmeli.

Göremedim, düzeltilmedi.

Can sıkıcı tenkitler aldım bununla ilgili. Söyleyebilecek sözüm yok. Özür diledim, “Haklısınız. Kesinlikle gözden kaçmaması gereken çok büyük bir hata” dedim.

“Cümlenin sonunda iki nokta kalmış, iki kelime arasında bir fazla boşluk var” telaşında boğulurken böylesi büyük bir yanlışı geçip gitmek... Bir kez daha olmuştu. Hayatımda ise defalarca… Defalarca detaylarda boğulmuş, bütünü görememişimdir.


Bugün kötü bir gündü. Holly aradı, işe kabul edilmemiş. Halihazırda bir işi var ama bunu çok istiyordu. “Boş ver, canın çıkacaktı. Gündüzün gecene karışacaktı, hafta sonun kalmayacaktı” desem de etrafını saran hüzün bulutlarını dağıtamadım.

Sevgilisinden ayrılan arkadaşım ise kanadı kırılmış bir güvercine benziyor. Sanki bir daha hiç kanatlanamayacak.


Elde kalan yünleri değerlendirmeye karar verdim. Beyaz yünden bir sabunluk örmeye başladım bu akşam. Aşkı Memnu’nun son sahnesinde yünü de şişleri de bir yana attım. Saçlarını kısacık kestiren Behlül, “Çok uzamıştı. Sıkıldım” dedi ya Bihter’e… Yün bir tarafta, şişler bir tarafta bu sahneyle birlikte.


Ossy, ‘Aşk’ı vermişti okumam için. Ne zamandır duruyordu kenarda. Başarabilirsem, Elif Şafak’ın okuyacağım ilk kitabı olacak. Aslında uzun saatlerimi güzel yazılmış bir romanın içinde geçirmeye öyle çok ihtiyacım var ki…

Hiç yorum yok: