1.12.2009

Bugün, hiç…

Bugün hiç çalışmadım. Uyandığımda saat on buçuktu. Çay bile içmeden kitap okudum.

Mavi kanatlarınla…*
Yalnız benim…
Olsaydın…


Kitabın 138’inci sayfasında anlatılan kadın yüreğimi burktu.
“Yüzünün solgunluklarını, yıpranmışlığını ağır bir makyajla örtmeyi deniyormuş. Eskisinden çok daha fazla sigara içiyormuş ve sigaralarını uzun ağızlıklara filan takmadan içiyormuş, birini yakıp birini söndürüyormuş.”

Sigarayı bırakalı çok oldu. Kokusuna dahi tahammül edemiyorum ama bir yerde… Peş peşe sigara yakan, izmariti ezerken kokusu ellerine işlesin isteyen bir kadın görünce… Kendimi hatırlarım.


Birkaç kepekli bisküvi atıştırdıktan sonra giyindim, yüzümün solgunluğunu, hatta yıpranmışlığını örtmeyi düşünmeden evden çıktım. Yürüdüm, yürüdüm. Hemen her gün okuduğum gazeteyi aldım ve nihayet, cadde üstündeki kafelerden birindeydim. Saat biri geçiyordu, kahvaltı saati biteli çok olmuştu.

“Eskiden burada poğaça, börek gibi şeyler olurdu…”
“Artık yok maalesef” dedi, beyazlar içindeki genç garson.
“Mönüyü alabilir miyim?”

Kızarmış patateslerin, şinitzellerin, ızgara köftelerin tercih edildiği bir saatte tost yedim. Gazetelerin ekonomi sayfalarını pek okumam. Açıkçası, okusam da pek bir şey anlamam. Ekonomi sayfaları her köşesini okuyup üzerinde en çok düşündüğüm sayfalar oldu, bugün. Düşündüm, düşündüm fakat yine işin içinden çıkamadım.


Bir fincan ıhlamur istedim.
Bugün hiç çalışmadım.


*Selim İleri

Hiç yorum yok: