23.12.2009

Kafka, yaşamak, vesaire…

Yakında dünyaya bir PDF belgesi içinden bakabilir, dünyayı bir PDF belgesi olarak görebilirim. Korkarım ki bu olabilir. Dönüşüm bugün yazılsaydı, Gregor Samsa bir bilgisayar dosyasının içinde bulabilir miydi kendini?

Son iki haftadır revizyonlarla eleğe dönen derginin gmail’ime düşen en son şekli olduğunu umut etsem de… Değişiklik istenen son dakika fotoğrafı, bir başka anlama yol açabileceği düşünülen sevimsiz bir başlık, sanki konuyu yeterince ifade etmediği kaygısı uyandıran savsak bir cümle, görev tanımındansa soyadına göre yeni baştan sıralama şekli, vs.

“Bilmezler nasıl aradık birbirimizi? Bilmezler nasıl sevdik?” diyedursun Kızılok. İrademle öğünmeyi sürdürerek, bir geceyi daha çikolatasız geçirmenin haklı gururunu yaşıyorum.

Kapım örtülü. Ponçik kapının kolunda, gagasıyla “tık tık tık” yapıyor. Emine Teyze pembeli kahverengili yünden, beyaz düğmeli yastığı çok beğendi. “Ben sana yılbaşı hediyesi almadım ki!” dedi, şaşkınlıkla karışık. “Ben de almadım” dedim. “Ördüm”.

Renklipamuklar günlerdir geç çıkıyor şirketten. “Halim duman” diyor arada.

Kader bu ya… Doğum günümde bana Issız Adam albümü hediye eden arkadaşım tam anlamıyla bir ıssız adama rastlamış. Perişan. “En iyisinin…” diye başladı, bugünkü tüm sözlerine.

Holly üç gündür iş görüşmeleri yapıyor. Sıra ile YİM, GYY ve şirket sahibi ile görüşmeden geçti. “Bu ne ya?” dedim, üçüncü günün sonunda. “Amma abarttılar!”

Bana çiçekler almış. Pembe, beyaz ve kırmızı çiçekler… Beklemiyordum bunu. “Yıllar sonra İstiklal Caddesi’nde, elimde çiçeklerle…” dedim ona. Kendim topladığım, satın aldığım, bir başkasının hediyesi ya da değil... Diğer tüm çiçeklerim gibi onları da saklayabilirim, kitaplarımın arasında.

Hiç yorum yok: